SEÇİM VAATLERİ

Yaşantımız boyunca siyaset ve siyaset harici olmak üzere bir çok kez birilerini seçmek amaçlı kurulan sandıklarda seçmen olarak  bulunmuşuzdur. Bu süreçlerde etkinim, yetkinim, bu işin adamıyım, liyakatim şöyle böyle vs. diye oy isteyen  onlarca adayla  karşılaşmışızdır.

Tabi bunların yanı sıra seçim kazanmanın asıl lokomotifi olarak görünen  ve  seçimin  olmazsa olmazı  sayılan  ölçü verilen vaatlerdir. Burada bu konuya  yerel yönetimler üzerinden  bir kaç yönü ile değinmek istiyorum

Tabii ki bu konuyu Şile üzerinden ele alacağım. Ülkenin geri kalanı isterse üzerine alabilir…

Başlangıç noktası teşkilatlar veya (örgütler)üzerinden olur. Aday belirlenir, sahaya inilir, işte ne oluyorsa bundan sonra olur  ve en sevdiğim kısım olan seçim vaatleri her aday tarafından sıralanmaya başlar.

İşte tam burada bizler gibi  konuya ilgi duyan insanlara analiz yapma fırsatı doğar. Benim yaklaşımım genelde vaatleri sınıflandırmak üzerinedir. Peki; önce söz verilen ancak yapılmayacak veya yapılamayacak olanlara  bakalım nasıl bir tablo çıkacak!

1) verilen vaatlerin %20 si maddenin kanununa aykırıdır. Ben buna, “imkanı olmadığı halde söz edilmesinin zekamızın hafife alınması hali” diyorum. Örnek olması için söyleyeyim: Mesela  “İSTAÇ’ın atık suyunun aktığı derenin buluştuğu denize mavi bayrak alınacağının sözünün söylenmes”.

2) %30’luk bölüm, imkanın olduğu  ancak liyakatin ve konunun arkasında duma azminin olmaması durumunun örneğidir. Mesela “Denize kıyısı olan  bölgelerimizde liman veya barınak yapılması için gayret çaba veya çalışma yapılıp ormanda tutunmaya çalışan insanları denizlere indirip gelirlerinin balıkçılık üzerine yeniden dizayn etmesini sağlamaya çalışmak”.

3) %20 vatandaşımızın, bırak ihtiyacı olmasını öncelik olarak aklına dahi getiremeyeceği, aslında söz konusu vaadin seçim kitapçığını madde olarak doldurmak amacıyla koyduğunu bildiği  “Golf sahaları yapmak” gibi vaatler mesela.

Yukarıda verdiğim yüzdeler ve örnekler vaatlerde gelinen noktaya ışık tutması maksatlıdır. En önemli nokta ise insanlarımızın nezaket kibarlık ve naifliğinde gizlidir. Bu sözler sarf edilirken insanımız dinler. Bir çoğunun olmayacağını bilmesine rağmen yüzleşmeyi düşünmez. Sorgularsa ayıp edeceğini düşünür. Bu halin karşıya yansıması ise genelde seçmeni ikna ettiği yanılgısıyla olur. Öz güvenini yükseltir, konuşmaları boşa attığı gibi bir daha da duramaz ve sandığa toplayana kadar atıp tutmaya devam eder!

İşte bu kısır döngü sürer gider ve gidecek gibi de gözüküyor…