ADALET BAKANI TUNÇ’TAN, HUKUK MESLEKLERİNE GİRİŞTE SINAVI AÇIKLAMASI

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ, ‘HUKUK KLİNİKLERİ SERTİFİKA TÖRENİ’NDE KONUŞTU BAKAN TUNÇ: MİLLİ İRADENİN YANINDA DURAN BİR YARGI SİSTEMİMİZ VAR

Adalet Bakanı Tunç’tan, Hukuk Mesleklerine Girişte Sınavı Açıklaması

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 15 Temmuz’da darbecilerin yanında değil, darbe mağdurlarının hakkını savunan, darbecileri millet adına soruşturan bir yargıyı gördüklerini ifade ederek, “Artık demokrasinin, milli iradenin yanında duran bir yargı sistemimiz var.” dedi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ‘Hukuk Klinikleri Sertifika Töreni’nde konuşan Bakan Tunç, yargıya yönelik yapılan eleştirilere değinerek,  “Birkaç kararı cımbızla ortaya çıkarıp, işte yargı böyle, işte adalet böyle şeklindeki karalamaların yargıya güveni zedelemeye yönelik bir çaba olduğunu görüyoruz. Buna hiçbir zaman müsaade etmeyiz” diye konuştu.

Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nı önemsediklerinin de altını çizen Adalet Bakanı Tunç, önümüzdeki yıl uygulamasına başlanacak Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın, hem hukuk eğitiminde hem de mezuniyetten sonraki süreçte kalitenin artmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.

HUKUKÇU OLMAK HERKESE EŞİT ŞEKİLDE DAVRANMAYI GEREKTİRİR

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ‘Hukuk Klinikleri Sertifika Töreni’nde öğrencilere seslenen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, şöyle konuştu:

“Bu, bir bayrak yarışıdır. Yarın bizim bulunduğumuz yerlerde sizler olacaksınız. Nerede olursak olalım, hangi görevi yapıyorsak yapalım, taviz vermememiz gereken şey hukukçu kimliğimiz olmalı. Adalete olan bağlılığımızdan hiçbir şekilde ödün vermememiz gerekir.

Hukukçu olmak, dili, ırkı, dini, inancı ne olursa olsun herkese eşit şekilde davranmayı gerektirir. Bugün dünyanın dört bir yanında meydana gelen olaylarda yaşanan adaletsizliklere, eşitsizliklere maalesef hepimiz tanıklık ediyoruz. İnsanlara dinlerine göre, dillerine göre, milliyetlerine göre davranıp, buna karşın adil olduğunu iddia edenleri görmekteyiz.

Filistin’de planlı bir şekilde yürütülen çocuk, yaşlı genç, kadın erkek demeden yapılan kıyımlara hepimiz şahidiz. Yaşadığımız günler bir kez daha adil olduğunu iddia edenlerin aslında adaleti herkes için savunmadıklarını tüm açıklığıyla gösterdi.”
 

DÜNYA’NIN GÖZÜ ÖNÜNDE İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR

7 Ekim’den bu yana dünyanın gözü önünde bir insanlık suçu işleniyor. Çocuklar katlediliyor. Kadınlar, masum insanların üzerine bombalar yağdırılıyor. Filistinliler maalesef bombaların altında can veriyor diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuşmasına şu şekilde devam etti:

“İşte bu insanlık suçu işlenirken, bu savaş suçu işlenirken, orada katliam yapılırken, bu soruna çözüm bulması gereken uluslararası kuruluşların maalesef çözüm olmadığını ve etkisiz kaldıklarını üzülerek görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın her platformda Birleşmiş Milletler kürsüsüne varıncaya kadar dünya beşten büyüktür. Daha adil bir dünya mümkündür derken işte bugünlere işaret ediyor.

Bu sorunlara işaret ediyor. Uluslararası sistemin, uluslararası hukukun, uluslararası kuruluşların insanlığın sorunlarına çözüm üretmek için kurulan bu kuruluşların ve altına imza atılan sözleşmelerin İsrail-Filistin meselesinde nasıl etkisiz kaldığını hep beraber görüyoruz bombalanırken, çocukların üzerine bombalar yağdırılırken, mülteci kampları bombalanırken, maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi soruna çare olamıyor. Hatta sorunun büyümesi noktasında katkı sağlayan güvenlik konseyi üyeleri var.

Eğer o güvenlik Konseyi üyelerinden cesaret almasa İsrail, bu zulmü yapması mümkün değil. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin huzuruna getirilen ateşkes önerileri maalesef bir üyenin vetosuyla karşı karşıya kalarak reddedilebiliyor. Hatta insani yardım önergesi bile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde oylamaya sunuluyor ve bir üyenin ret oyuyla insani yardım önergeleri bile reddedilebiliyor. Maalesef Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu var, konseyi var. İnsan Hakları Konseyi’nin de bir sesinin çıkmadığını görüyoruz.

İşte bu kuruluş süratle harekete geçmesi ve insanlığın karşılaştığı sorunları çözme noktasında çare olması gerekirken maalesef günümüz dünyasında bu kuruluşların sorunları çözmediğini üzülerek görüyoruz. Dünyada adaleti sağlayamadıklarını üzülerek görüyoruz. Biz Türkiye olarak hakkaniyeti uluslararası alanda da adaleti savunmaya devam edeceğiz. Filistinli mazlumların, Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya, onları desteklemeye, bir an önce ateşkesin sağlanması noktasındaki çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz”

HUKUK MESLEKLERİNE GİRİŞ SINAVINI ÖNEMSİYORUZ

Hukuk fakültesi öğrencilerinin çağın ihtiyaçlarına uygun, sorunlara cevap verebilecek bir eğitim alınması için yüksek eğitim kurumlarıyla işbirliği halinde olduklarını ifade eden Adalet Bakanı Tunç, “Eğitim kalitesini, akademisyen kadrosunu güçlendirerek hukuk eğitiminin özellikle lisans düzeyinde çok daha kaliteli olması noktasındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” diye konuştu.

Hukuk fakültesi bittikten sonraki süreci de önemsediklerini ifade eden Bakan Tunç, önümüzdeki yıl uygulamasına başlanacak Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın, hem hukuk eğitiminde hem de mezuniyetten sonraki süreçte kalitenin artmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.

Bakan Tunç, “Hukuk fakültesini tamamlayan kardeşlerimizin artık bir ön elemeden geçmesi gerekiyor. Mezunlar, 2024 yılından itibaren Hukuk Meslekleri Giriş Sınavı’na girmeden avukatlık stajına başlayamayacak, hakim ve savcı yardımcılığı sınavına giremeyecek.” dedi.

Hukuk kliniklerine de değinen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, dünyada sayılı üniversitede bulunan bu klinikler sayesinde öğrencilerin, adliyelerde hakim ve savcılarla bir araya gelerek teoride öğrendiklerini uygulamada pekiştirme fırsatına sahip olduklarını belirtti. Tunç, “Bu klinikler, geleceğin hukukçularının donanımlı ve etkili birer hukukçu olmasına önemli katkılar sunuyor. Bu klinikler sayesinde öğrenciler, gerçek hukuki sorunlarla yüzleşiyor ve bu sorunları çözme yeteneği kazanıyor.” diye konuştu.

YARGININ TÖHMET ALTINDA BIRAKILDIĞINI ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, en önemli gayelerinin, adaletin doğru ve tarafsız şekilde tecelli etmesi olduğunu söyledi.

Vatandaşın yargı hizmetlerinden duyduğu memnuniyeti en yüksek noktaya çıkarmaya gayret ettiklerini belirten Bakan Tunç, şöyle devam etti:

“Son zamanlarda özellikle adalete güveni sarsmak, devlete güveni sarsmak için, milyonlarca karar içerisinden birkaç hatalı karar öne çıkarılarak bütün yargının töhmet altında bırakıldığını üzülerek görüyoruz. Geçen yıl 12 milyon davada karar verilmiş. Tabii ki hatalı kararlar olabilir.

Bunların düzeltilmesine yönelik mekanizmalar elbette ki yargı içerisinde var. İstinaf var, temyiz var, bireysel başvuru hakkı var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan haklar var. Yargının hatalı kararları elbette ki yine yargı içerisinde düzeltilebilir. Ama birkaç kararı cımbızla ortaya çıkarıp, işte yargı böyle, işte adalet böyle şeklindeki karalamaların yargıya güveni zedelemeye yönelik bir çaba olduğunu görüyoruz. Buna hiçbir zaman müsaade etmeyiz.”

DARBECİLERİ MİLLET ADINA SORUŞTURAN BİR YARGIYI GÖRDÜK

Türk yargısının geçmişte ne tür süreçlerden geçtiğinin görülmesini isteyen Adalet Bakanı Tunç, “1960 darbesi gerçekleştiğinde, darbeciler meşru hükümeti silah zoruyla devirdiğinde, demokrasiye darbe vurduğunda, o günün yargısı nerede durmuştur? Genç hukukçularımızın bunu görmesi, hatırlaması lazım. O günün hukukçuları darbe mağdurlarının hakkını savunmamış, darbecilerin yanında durmuştur.” dedi.

Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yine 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta da aynı şekilde darbecilerin yanında duran, onlara Anayasa yazan hukukçular vardı. Hep darbe mağdurları yargılanmış, idama mahkum edilmiş ve hapislere tıkılmıştır. Böyle sınavlardan geçmiştir Türk yargısı. Ama 15 Temmuz’a gelindiğinde darbecilerin yanında değil, darbe mağdurlarının hakkını savunan, darbecileri millet adına soruşturan bir yargıyı gördük. Artık demokrasinin, milli iradenin yanında duran bir yargı sistemimiz var. Biraz da hazmedilemeyenin bu olduğunu görüyoruz.
 

BHA